(Temel Conta Direnişi Notları 4. Grevin diğer notlarını yazının altında bulabilirsiniz1.)
Mor Dayanışma İzmir İl örgütü olarak 81 gündür direnen Temel Conta işçilerinin haklı mücadelesini büyütmek için fabrika önündeki grevi takip etmeye devam ediyoruz. Grev alanından notlarımızı aktarıyoruz:
İzmir’de sert esen soğuk rüzgârlar yerini yağmura bıraktı. Kemalpaşa’daki grev alanında ayaz kesildi. Şimdiyse yağmurla beraber ıslanan, üşüyen ayaklarla direniş devam ediyor. İşçilerin morali, zor hava koşullarında biraz bile bozulmuş değil. Direniş ortamına neşe hâkim. Direnişin en büyüğü olan Kemal Dede, 68. yaşına grev alanında girdi. İşçilikle geçen bir ömür, yeni yaşları da grev alanında karşılıyor.
Çiçek gibi grev
Bugünkü sohbetimiz daha çok greve çıkmadan hemen önceki günlerde işçilerin neler yaşadıkları üzerine. Aslında işçilerde büyük bir öfke ve kırılma yaratan şey, patronun “Allah topunuzun cezasını versin işe yaramaz işçiler!” demesi. Yıllardır büyük bir özveri ile çalışan işçilerin, hatta işe yeni başlayan işçilerin bile gözünü karartan bu aşağılayıcı patron öfkesine küfürler de eklenince herkes işi bırakıp fabrika önüne çıkıyor. Kemal Dede patronu şikâyet ediyor, patronun kışkırtmaları bitmiyor. İşçi kadınların bir ağızdan söylediği, “Tek pişmanlığımız greve geç çıkmak.” Çalışma koşullarının uzun zamandır çok kötü olmasına rağmen işçiler, dişlerini sıktıklarını ama hakaret ve küfürlerle artık duramayacak noktaya geldiklerini anlatıyorlar. Tüm bunlara rağmen neşesini kaybetmeyen işçiler “Kapının önünde çiçek gibi grev yapıyoruz, her patrona nasip olmaz!” deyip gülüşüyorlar.
Sürgün yeri
81 gündür herhangi bir olumlu tavır sergilemeyen patron için “İçeride de bizi duymuyordu, şimdi de duymuyor, biz alışığız.” diyorlar. Temel Conta’nın iki fabrikası olduğunu ama esas önemli üretimin burada yapıldığını, çalışma koşullarının ağırlığından ve kötülüğünden dolayı conta üretim yerinin “sürgün yeri” olarak isimlendirildiğini, patronun şefkat konusunda yetersiz babalar gibi davrandığını söyleyen işçi kadınlar anlatıyorlar: “Diğer fabrikadan buraya cezalandırmak için getirdiği işçiler vardı. Ağır bir kauçuk kokusu soluyorduk. Ağır işler yapıyoruz, yurt dışında insan sağlığına zararlı olduğu için yasaklı olan malzemelerle çalışıyoruz ve havalandırmamız yoktu. Bir havalandırma yapıldı fakat çevre kirliliği yarattığı için çevrecilerin baskısıyla kapatıldı. Havalandırma kapatılınca o kötü hava fabrikanın içine doldu ve biz solumaya başladık. Çalışma Bakanlığından kimse de gelip çalışma koşullarımızın nasıl da insan sağlığını tehdit eder hâle geldiğini denetlemedi. Temel Conta’dan emekli olanların birçoğu akciğer kanserine yakalandı. Ayrılanların çoğu burayı ‘Temel Conta hayatımı mahvetti!’ diyerek anıyor.”
“Bir kölenin özgürlüğe kavuşması gibi bir his yaşıyoruz”
14’ü kadın 17 işçinin fabrikan önünde grevinde, sürekli polis aracı bekliyor. İşçilerin sloganlarına, halaylarına neden müdahale edilmediğini polise serzenişle soran patron, polisler hakkında da soruşturma başlatılması için şikâyette bulunmuş. İşçilerle iyi diyaloğu olan güvenlikleri işten çıkarıp işçileri tanımayan yeni güvenlikleri işe almış. Patronun polis ve güvenlikler üzerinden kurmaya çalıştığı psikolojik baskıyı şöyle özetliyor işçiler: “Slogan atmamıza müdahale etmediği için güvenlikleri azarladı. Demek ki güvenlikler bize saldırsa işten atmayacaktı onları.”
Soğuklara, hastalıklara, su alan ayakkabılara rağmen işçiler “İtaatkâr bir köle olmamızı istedi. Uzun yıllar tüm işçileri, özellikle kadın işçileri çok sömürdü. Greve çıktığımızdan beri bir kölenin özgürlüğe kavuşması gibi bir his yaşıyoruz. Şundan eminiz ki bundan sonra Temel Conta’da çalışanlar bizim çektiklerimizi çekmeyecekler.” dediler.