Daha önce hiç biber gazı yemeyen birinin başına gelebilecek en kötü şey, biber gazına ilk defa maruz kalmakmış meğer. Bunu yüzlerce kişiyle aynı anda deneyimliyorum. Gazı soluduğum ilk andan itibaren daha önce hiç bilmediğim bir şeyle karşılaşmanın korkutucu ve tahrik edici bir yanı olduğunu fark ediyorum. Oysa biber gazı çantamın vazgeçilmez demirbaşlarındandır. Bunu okur okumaz “Bu kadının çantasında biber gazının ne iş var?” demek yerine “Benim çantamda da var.’’ ya da “Ben de taşısam iyi olur.” diyorsan eğer hoş geldin aramıza sevgili kız kardeşim. Bizler geceleri eve dönerken biber gazını yoldaş eylemiş kadınlarız öyle hemen gaza gelip dağılmayız derken yediğim gaz etkisini gösteriyor ve yanan gözlerimin acısı dayanılmaz bir hal alıyor.
Acının da etkisiyle bir kez daha nerede olduğuma bakıyorum. Neredeyim ben? Sokaktayım. Sokakta mı? Hani darp edildiğim, tacize uğradığım hatta öldürüldüğüm sokak mı? Her 8 Mart sırf çıkmayalım diye binbir yasağın geldiği ama her defasında çıktığımız o sokak mı? Bazen de “sokak kadını” olunca bize annelik eden sokaklar mı? Binlerce kişi olduğumuza emin olduğum ama gazın da etkisiyle iyiden iyiye aralara dağıldığımız bu sokakta belki de ilk defa kendimi güvende hissediyorum. Etrafımda bu işlerde tecrübeli olduğu her halinden belli insanlar var. Sahi, bir insan bu işte nasıl tecrübeli olur?
Sürekli sloganlar atıp bir sürü haktan bahsediyorlar. Buraya geldiğim ilk andan itibaren kendime güvenli bir alan oluşturmaya çalışıp bunu da en iyi kadınların arasında yapabildiğimi görüyorum bir kez daha. İlginçtir gözlerine baktığım herkes umut dolu, gözlerinin içine her baktığım kadınsa cesaret…! Bana da o cesaretten bulaşmış olacak ki ara sokaklara yönelmek yerine burada kalmayı tercih ediyorum.
Dakikalar geçtikçe biber gazının o keskin acısı boğazıma inmeye başlıyor. Korkmak yerine daha çok öfkeleniyorum. Biber gazının sadece haklılar ve kadınlar için üretildiğini düşünüp keşke şunu aromalı yapsalar diye iç geçiriyorum. İsyan moru, diploma kırmızısı falan… Sonra diğerleriyle kahkahalarla gülmeye başlıyoruz buna. Diğerleri dediğim artık ana sokağın ortasında kalan 20-30 kadar kişi. Eee sonuçta çoğumuzun ilk biber gazı tecrübesi olduğunu tahmin ediyorum.
Etrafa bakacağım diye hızla kaçamayan bir teyze ile beraber kol kola giriyoruz. Bizim tersimize artık yüzlerce olan bir polis ordusu çembere alıyor bizi. Teyze daha da sarıyor beni. Can teyze, canım teyze. Annem yaşlarında mı? Yoo hayır annem daha genç? Sahi annem? Bindirildiğim gözaltı aracında annemi düşünüyorum. Yalnız değilim onlarca kişi şarkılar ve sloganlar eşliğinde daha önce hiç gitmediğim bir yere gidiyoruz. Teyze yok yanımda, son anda bir şekilde kurtarıyoruz onu. Artık yanımda siyah saçlı ve acayip konuşkan bir başka kadın var. Sessizliğimi korkumdan sanacak ki içimi rahatlatmak için en fazla birkaç güne bırakılacağımızı söylüyor. Oysa ben korkudan değil kafamda tüm bunları anneme anlatacağım zamanın kurgusunu yaptığım için susuyorum. Ne polis, ne hakim.. Asıl ifademi annem alacak biliyorum. Bu yüzden etkili bir giriş yapmalıyım. Aslında onun da benim, bizim yanımızda olacağından emin başlıyorum ilk cümleme “Anne ben eylemci oldum.”