Bir Küçük(!) Doğum Meselesi



Bir Küçük(!) Doğum Meselesi - WhatsApp Image 2025 04 23 at 20.53.46

Merhaba Sevgili Kızkardeşim,

Gün geçmiyor ki bedenlerimiz, haklarımız ve aşklarımız üzerine konuşulmayan bir güne uyanalım. Yanlış anlaşılmasın, konuşmak derken biz kadınlar ve LGBTİ+’ların feminist politika geliştirmek ve deneyim aktarmak üzerine birbirimizle yaptığımız konuşmalardan bahsetmiyorum. Bir gece yarısı veya sabahın köründe, adam ya da adamların bir yönetmelikle sadece bizi ilgilendiren konularda akla zarar kararlar almasından bahsediyorum.

Peki, kim bu adamlar?

Bu adamlar sadece erkeklerden oluşmuyor, fakat çoğunluğunu erkeklerin oluşturduğu AKP-MHP faşist iktidarı dediğimiz bir bloğun temsilcileri. Ve şu sıralar, anladığımız üzere, kafalarına taktıkları tek konu”kadınların doğurganlığı” ve “nasıl doğuracakları”. Tabii, buna öyle işleri güçleri olmadığı için kafayı takmıyorlar. Aksine, en önemli işlerinden biri bu olduğu için takıyorlar.

Bildiğiniz gibi meşhur bakanlığımız (Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı) bu seneyi “Aile Yılı” ilan etti. Başka bir yazıda aile dediğimiz şeyi elbet konuşuruz ama biz kadınlar, kadın örgütleri ve çeşitli sivil toplum örgütleri, aile yılını duyar duymaz şu soruyu sorduk:

Hangi ailelerin yılı?

Asgari ücretle geçinmek zorunda olan ailelerin mi mesela? Ya da emekli maaşı ile geçinmek zorunda kalan ailelerin mi? Hatay’da tapulu mallarına devlet tarafından el konulup bahçesindeki ağaçları sökülen aileler aile değil miydi?

Kadınların soruları biter mi? 

Nasıl ailelerin yılı?

Kadınların, hakkında uzaklaştırma kararı aldırdıkları eski eşleri tarafından katledildikleri ailelerin mi yılı? Çocukların aile içinde istismar edildiği ama istismarın yine aile içinde kaldığı ailelerin mi? Bolu’da otel yangınında yok olan aileler peki? 19 Mart’tan sonra tutuklanan ve hâlâ tahliye edilmeyen gençlerin ailelerini nerede konuşacağız?

Bekle sevgili kızkardeşim. En zor soruyu en sona sakladım.

Neden aile yılı?

Biliyoruz ki kadınlar en çok aile içlerinde katledilirken, ev içinde kadının verdiği bakım emeği yine aile tarafından görünmez kılınırken, çocuklar en yakınlarındaki aile üyeleri tarafından istismar edilirken neden aile yılı? 

Biz daha sorulacak soruları bile toparlayamadan, onlar bize aile yılı dedikleri şeyden bir kuple örnek göstererek başladılar işe. Sözüm ona “aile destek paketi” ile doğum yapan kadınlara, ilk çocuktan üçüncü çocuğa doğru kademeli olarak “destek” verileceğini açıkladılar. E, adettendir; destek deyince yine sormadan edemedik: Hangi destekten bahsediyorsunuz?

Mesela doğumdan sonra kadınların işe yeniden ve hızlıca dönebilmeleri için verilmesi gereken kreş desteğinden mi? Kadınların, sırf doğum yaptıkları için bırakmak zorunda kaldıkları işlerine döndüklerinde, kariyer basamakları önündeki engelleri kaldıracak destekler mi? Peki, esnek çalışma adı altında haftanın belirli günlerinde kadınları güvencesiz çalıştırmak, destek kelimesinin hangi anlamına denk düşüyor?

İlginçtir, daha vajinal kelimesini bile kullanamayanlar, kullanmaya utananlar kadınların sezaryen ile doğum yapmalarını yasaklıyor. Hayatlarında belki de hiç denk ve özgür bir ilişki yaşamamış olanlar, sokakta öpüşenler için hapis cezası vermeyi teklif ediyor. Onların aile yılı dediği, sadece kadın ve erkek arasında olan; kadınların en az üç çocuk doğurduğu, bunu da “normal” saydığı; yine kadının iyi bir anne ve makbul bir eş olup patriyarkal kapitalizmin nasıl işine geliyorsa öyle çalıştığı ya da çalışmadığı; her haliyle emeğimizin, bedenimizin ve hayatlarımızın sömürüldüğü bir düzen.

Önceki yazılarda da bahsettiğim gibi doğurmak ya da doğurmamak, nasıl doğuracağına ya da doğurmayacağına karar vermek, sadece kadınları ilgilendiren bir konu. Kadınların karar aşamasından sonra eğer doğurmak isterlerse çocuk ve anne sağlığı ile ilgili her şeye hızlı, güvenilir ve eşit bir şekilde ulaşması, doğurmayı tercih etmezlerse  gebeliği sonlandırma, sürece dair gereken maddi ve manevi her desteğin sağlanması yine devletin sorumluluğu ve güvencesi altında olmalı. 

Özetle, sevgili kızkardeşim, bir kez daha görüyoruz ki erkek egemen zihniyetin tüm yaşamımız hakkında karar vermeye çalıştığı bir düzende attığımız her adım örgütlü olmak zorunda. Yoksa bunlar hızını alamayıp nasıl nefes alacağımız hakkında da bir yönetmelik yazıverecekler.

İyi ki kadın mücadelesi var.

İyi ki Mor Dayanışma var.


TR